Çankaya Tarihi

Ankara çok eski bir yerleşim merkezidir. Taş devri ve maden devrini yaşadığı, Hitit medeniyetinin kurulduğu yerler arasında olduğu yapılan arkeolojik kazılardan da anlaşılmıştır. MÖ 8. yüzyılda  Ankuva adlı Hitit şehrinin yerine Frigyalılar tarafından kurulduğu bilinmektedir. Efsaneye göre Midas tarafından gemi çapası (Anker) bulunan bir yere kurulmuştur. Ankara daha sonraki yüzyıllarda Lidya, Pers, Bizans dönemlerini yaşamıştır. Şehre Galat devrinde Ancora adı verilmişti. İlginçtir Romalılar zamanında basılan paraların üzerinde Ankara şehri arması olarak gemi çapası kullanılmıştır.

Ankara’nın Selçuklu yönetimi altındaki adı ZatülSelasildi, kente  daha sonraları Engürü adı verilmiştir. Engürü kelimesinin Farsça’da üzüm anlamına gelmektedir. Bir iddiaya göre Ankara o zaman üzüm bağlarıyla doludur, şehrin adı da buradan gelmektedir. Bir diğer iddia ise Ankara Kalesinin halka angarya ile yaptırılması sonucu kente bu ad verilmiştir. 

Ankara bir ara Haçlı ordularının elinde kalmış daha sonraları Danişmentliler, Moğollar ve Ahiler devrini yaşamış, ardından da Orhan Gazi’nin büyük oğlu  Rumeli Fatihi Süleyman Paşa tarafından Osmanlı topraklarına dâhil edilmiştir.

Yıldırım Beyazıt ve Timur arasında Çubuk Ovası’nda yapılan Ankara Savaşı’nın ardından bir müddet Timur’un yönetiminde kalmışsa da birkaç yıl sonra tekrar Osmanlı egemenliğine geçmiştir.

Ankara Fatih Sultan Mehmet zamanında Beylerbeyi (Eyalet) merkezi, sonra Sancak Beyliği, Tanzimat’tan sonra ise tekrar Beylerbeyi merkezi olmuştur. Ankara 1833 yılında Mısır ordusunun egemenliğine girmişse de kısa bir süre sonra tekrar Osmanlıların eline geçmiştir.

Kentin İlk planı 1839 yılında Vinke tarafından yapılmıştır. Ankara’ya demiryolu 1892 yılında ulaşmıştır.

Mustafa Kemal ve Temsil Heyeti 27 Aralık 1919’da Ankara’ya ilk geldiği zaman kentin nüfusu yaklaşık olarak  25 bindi. Şehre, jeneratörden belli saatlerde verilen elektrik 1918’de getirilmişti. Kalenin batı yakasında otel, han ve lokantalar ile küçük bir çarşısı, iki katlı ahşap evleri, mezarlıktan sonra ulaşılan bir tren istasyonu vardı. Yolları, asfaltı, altyapısı  yoktu. Yazın tozlu, kışın çamurdu. At arabalarından başka taşıt da yoktu. Kendi halinde, kendi yağıyla kavrulan tipik bir iç anadolu kenti görünümündeydi.

Yeni Türk devleti Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara, Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesinden birisi olan İç Anadolu Bölgesi’nin kuzeybatısında bulunmaktadır. Yerküre üzerinde ise Ankara ili 38 43 40 41 kuzey enlemleri ile 30 51 34 05, doğu boylamları arasında yer almaktadır. Yüzölçümü 25 978 km2’dir.

Şehir merkezinin önemli bir bölümünün üzerinde kurulu olduğu Ankara Ovası’nın denizden yüksekliği yaklaşık olarak 850 m kadardır. Çankaya’nın rakımı (denizden yüksekliği) ise 857 m’dir. Şehrin ilk kuruluş yeri olarak bilinen Ankara Kalesi’nin yüksekliği ise 980 m’yi bulmaktadır.

Türkiye’nin nüfus bakımından ikinci büyük ili durumundaki Ankara’nın 24ilçesi vardır. Bu ilçeler Akyurt, Altındağ, Ayaş, Balâ, Beypazarı, Çamlıdere, Çankaya, Çubuk, Elmadağ, Etimesgut, Evren, Gölbaşı, Güdül, Haymana, Kalecik, Kazan, Keçiören, Kızılcahamam, Mamak, Nallıhan, Polatlı, Sincan, Şereflikoçhisar, Yenimahalle adlarını taşımaktadır.

Ankara, 1924 yılında, Cumhuriyet’in kuruluşundan hemen sonra bugünkü anlamda belediye yönetimine kavuşmuştur. 1984 yılından sonra metropoliten ölçekteki büyük sorunlarla uğraşmak üzere Ankara Büyükşehir Belediyesi ve bunun sınırları içinde 5 ilçe belediyesi (Çankaya, Altındağ, Yenimahalle, Mamak, Keçiören) kurulmuştur. Daha sonraki tarihlerde (Sincan, Etimesgut ve Gölbaşı) ilçelerinin kurulmasıyla Ankara’daki ilçe belediyeleri sayısı 8’e ulaşmıştır. 

Başkent Ankara’nın nüfusu, ekonomik duruma ve siyasi olayların gelişimine uygun biçiminde çoğalmış veya azalmıştır. Nüfusu 1522’de 12.000-16.000, 1600’de 23.000-29.000, 1700’de 45.000, 1830’da 22.500, 1900’de 32.000, 1920’de 28.000 iken Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti kabul edilişinden itibaren hızlı bir artış göstermiştir. 1927 Yılında 74.558 olan şehir merkezinin nüfusu 1990 yılı sayımına göre 2.641.852’ye yükselmiştir. 1997 Sayımına kent içi nüfusu 2.984.099’dur. 2000 Yılında yapılan nüfus sayımı sonuçlarına baktığımızda Ankara’nın kent merkezi nüfusunun 3.085.078’e yükseldiğini görmekteyiz. 2014 verilerine göre 5.150.072 olan nüfusun, 2.562.805’i erkek, 2.58.267’si kadınlardan oluşmakta, yüzde olarak %49.76 erkek, %50.24’ü kadındır. Nüfus yoğunluğu 202/km2’dir.

Ankara’da her 100 erkek nüfusa 102 kadın nüfus düşmektedir. Erkeklerin yarısı 20.8 yaşından küçük, kadınların yarısı ise 22.7 yaşından küçüktür. İl düzeyinde genel okur-yazar oranı %93’tür. Bu oran erkeklerde %97, kadınlarda ise %89’dur. Erkeklerin %21.8’i lise mezunuyken, bu oran kadınlarda ancak %15.1’i bulmaktadır. Ankara’da nüfusun %72’si ücretli olarak çalışmakta, %11.6’sı kendi işini yapmakta, %3.9’u ise işveren konumunda bulunmaktadır.

ÇANKAYA’NIN TARİHİ

Çankaya ilçesinin tarihi Ankara’nın genel tarihinden ayrılmasa da onun gerçek tarihi Cumhuriyet’le başlar.   

Milli Mücadele’nin ilk günlerinde Çankaya, bağ ve bahçeleri ile yayla görüntüsündeydi. Birkaç küçük bağ evi, bozkırın ortasında yer alan yeşilliklerin arasında zar-zor seçiliyordu. Şehirse şimdi Numune Hastanesi’nin bulunduğu tepede bitiyordu. İncesu Deresi’nin olduğu yer ise sel taşkınları ile oluşmuş bir bataklıktan ibaretti. Cebeci ve çevresi çayırlıktı. Yer yer kavun ve karpuz, bağ-bostan ekiliyordu.

Mustafa Kemal Paşa’ya Dikmen tepelerinde yapılan görkemli karşılama ve Çankaya’da küçük, havuzlu bir bağ evinin ayrılması, ilimiz ve ilçemiz için dönüm noktası oldu.

Mustafa Kemal’e ayrılan bağ evi elden geçirilerek köşk haline getirildi. Hemen yakınına Başbakanlık konutu yapıldı.

Türkiye Devleti’ni tanıyan ülkeler, gösterilen yerlere inşaatlarını yaparak elçiliklerini İstanbul’dan Çankaya’ya taşıdılar. Böylece Yenişehir ve Atatürk Bulvarı doldu, Sakarya ve İzmir Caddelerine taştı. 1950’li yıllardan sonra Ankara yoğun iç göç  sonrasında gecekondularla çevrelendi. Bundan da en büyük payı ne yazık ki Çankaya ilçesi aldı. 

Çankaya, 9 Haziran 1936’da merkez ilçe yapıldı. O zamanlar bucak olan Gölbaşı ve Elmadağ  ilçemize bağlandı. Daha sonra Kayaş, Cebeci, Bahçelievler ve Dikmen bucak oldu. 1960 yılında bucak teşkilatlarının kaldırılmasıyla Kayaş, Cebeci, Bahçelievler ve Dikmen Çankaya’nın semtleri haline geldiler.

30.11.1983’te Mamak ve Gölbaşı ilçe yapılarak Çankaya’dan ayrıldı.

İlçemizin bugün 17 semti ve 124 mahallesi. 2017 yılı nüfus sayımına göre Çankaya’nın nüfusu 921.999’tir. Fakat Çankaya’nın Ankara’nın diğer metropol ilçelerinden farkı, gündüz nüfusunun 2,5 milyonu aşmasıdır. Çünkü Ankara’nın sosyal, kültürel, siyasi ve ticari hayatına yön veren kuruluşların önemli bir bölümü Çankaya sınırları içerisindedir. Cumhuriyetle birlikte devlet yöneticilerine ve konuklarına hizmet vermektedir.

Çankaya başkent içinde başkent olarak Ankara’nın en itibarlı, en dikkat çeken ilçesi olmuştur. Çünkü Çankaya sınırları içerisinde Cumhurbaşkanlığı Köşkü, TBMM, Başbakanlık, kuvvet komutanlıkları (Genelkurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı), bakanlıklar, kamu kuruluşları, büyükelçilikler, önemli ticari, kültürel ve sosyal merkezler yer almaktadır.

ÇANKAYA AANTİK TARİHİ

Ankara, 3000 yıl kadar önce kurulmuştu. Galatlar bu kente, “durduran, yol kesen” anlamına gelen Ankyra adını verdiler. Bu deyim daha sonra gemicilikte kullanılarak gemi çapası (Anchor) anlamını aldı. Deyimin, bugün Kale’nin bulunduğu kayalık alanın konumu yüzünden düşünüldüğü anlaşılmaktadır.

Bir de Engürü vardır Ankara’nın isimleri arasında. Söylenceye göre bu adın aslı Farsça “üzüm” sözcüğünün karşılığı olan “Engür”dür. Engürü adı da, bir zamanların bağlık bahçelik Ankara’sını çok güzel anlatan adlardandır. Sırası gelmişken belirtelim ki, Ankara ve çevresi üzümün anavatanıdır. En iyi şarapların da Çankaya’nın Kavaklıdere’sinde yapıldığı bilinir. Kim bilir, belki de Anadolulu Baküs Çankaya’da doğmuştur.

Ankara’nın kurucularına ilişkin iddialar bir değil, ikidir. Uzmanlar Ankara’yı ünlü bir baba oğul arasında kime mal edeceklerini şaşırırlar. Bir rivayete göre, Ankara’nın kurucusu Frig Kralı Gordios’tur. Bir rivayete göre de onun oğlu Midas’tır.

Hititler döneminde Ankara bir askeri garnizon olarak kullanıldı. Daha sonra bu alanda Frigyalılar egemen oldular ve kenti kuran da onlar oldu.

MÖ.700’den sonra kentin yeni hâkimleri olarak Lidyalılar’ı görüyoruz. MÖ.547 tarihinden itibaren de iki yüzyıl kadar kent ve bölge Pers egemenliği altında kaldı.

MÖ.333 yılında Büyük İskender kenti Makedon-Helen egemenliğine soktu. Gordion’un ünlü ve efsanevi kördüğümünü çözemeyince kılıcıyla kesen İskender’in, yörede bir süre kaldığı biliniyor. Ankara Kalesi de bu dönemde Anadolu’ya gelen Galatlar tarafından yapıldı.

MÖ.189 yılında Romalı Komutan Vulso, Galatlar’ı yenerek Ankara’yı Roma egemenliğine aldı. Ankara’yı uzun yıllar egemenlikleri altında tutan Romalılar zamanında kente önemli yatırımlar yapıldı. Bugün Ankara’da, Roma döneminden kalma hamam, tapınak, sur, agora, hipodrom, sütun, tiyatro gibi çok sayıda eser görülür. Örneğin, Ulus’ta, Hükümet Meydanı’ndaki Julianus Sütunu bunlardan biridir. Roma İmparatoru Julianus’un MÖ. 362’de Ankara’dan geçişi anısına dikilen bu sütun, yivli taşlardan oluşmuş ve yaprak biçiminde bir taçla süslenmiştir. Yeri, bu yüzyılın başında, iki yüz metre kadar kuzeye taşınarak değiştirildi. Halen kalıntıları bulunan Roma Hamamı, döneminin dünyadaki üç büyük hamamından biri olarak nitelendirilir. 1939’da başlanan bir kazı sonunda ortaya çıkan, 12 külhanlı, dev boyutlardaki bu hamamın MS. 2. yüzyıl sonu ile 3. yüzyıl başında yapıldığı bilinmektedir. Hamamda, yılan tutan kocaman bir elin varlığı, yapının, Sağlık Tanrısı Asklepius adına inşa edildiğini düşündürmektedir. Hamamın ortaya çıkarılması amacıyla yapılan kazılarda Roma İmparatoru Caracalla ve annesi Julia Domna adına çıkarılmış çok miktarda sikkeye rastlanmıştır. Taş temeller üzerine oturan hamamın dış duvarları, dört sıra tuğlanın üs tüste konmasından oluşmaktadır. İç duvarlar ise mermerle kaplıdır. Kente 60 km uzaktaki Elmadağ’dan taş borularla getirilen su, bu hamamla birlikte bütün mahallelere dağıtılıyordu.

Hacıbayram Camii’nin yanında yer alan Augustus Tapınağı konusunda Prof. Dr. Akurgal şunları yazıyor:

“Roma İmparatoru Augustus (MÖ.27–MS.14), ölümünden on altı ay önce Vesta Rahibelerine dört belge teslim eder. Bunlardan biri vasiyetnamesidir; ikincisi cenaze töreni hakkındaki buyruklarını, üçüncüsü imparatorluğun parasal ve askeri durumu ile ilgili kayıtlarını kapsamakta, dördüncüsü ise yaşadığı sürece yaptığı işleri (icraatı) anlatmakta idi. “Bunlardan ancak sonuncusu, ‘indexrerumgestarum’, Ankara Augustus Tapınağı’nın duvarlarında iki dilde, Latince ve Helence yazılmış olarak günümüze değin gelmiştir. Buna karşılık madenden iki levha üzerine yazılı olup Roma’da imparatorun mezarının önünde yer alan orijinal metin ise tamamen yok olmuştur.

“Güzel bir rastlantı sonucu ‘ResGestaeDiviAugusti’ (yani tanrılaşmış Augustus’un yaptığı işler) adını taşıyan bu kitabenin günümüze değin bilinen diğer iki kopyasına ait parçalar yine Anadolu’da ele geçirilmiştir. Şimdi Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde saklanmakta olan bu parçalar Ankara Tapınağı’nın bazı eksik bölümlerinin tamamlanmasında yardımcı olmuşlardır…

“Augustus’un uğraşılarını anlatan Latince metin, tapınağın Pronaos (ön oda) adı verilen iki yan duvarının iç yüzeylerinde yer almaktadır. Yazıt Hacıbayram Camii’ne yakın olan duvarın üstünde halen okunaklı iri harfler halinde ‘Re-rumgestarumdiviAugusti’ (yani tanrılaşmış Augustus’un icraatı) sözcükleri ile başlar ve duvarın büyük bir bölümünü kaplar. Latince yazıtın arkası, onun karşısında kalan duvarın iç yüzünde devam eder. Latince metnin Helence çevirisi ise bu duvarın, yani batı-doğu doğrultusundaki tapınak duvarının dış yüzündedir. 0 tarihlerde Ankara’da konuşulan dil Helence olduğu için yazıtın Helenceye çevrilmesi gerekiyordu…

“Eski tarih boyunca Ankara’nın akropolisi (tepe kenti) Hacıbayram Camii’nin bulunduğu yerde idi. Roma döneminde Ankara kenti, Roma ve Augustus Tapınağı’nın bulunduğu bu kutsal tepenin etrafını çeviriyordu. Çankırı Caddesi üzerindeki Roma Hamamı, Kale dibindeki Roma Tiyatrosu ve Hisar’daki Kale’nin kendisi Roma kenti sınırlan içindeydi. Kentin kuzey ucu Radyoevi’ne doğru uzanıyordu. Roma dönemi sikkelerindeki tasvirlerden ve yazıtlardan anlaşıldığına göre Ankara’da Romalılardan önce Tanrı kadın Kybele’ye (bereket tanrıçasına) ve Ay Tanrısı Men’e tapılıyordu. Kybele, Çatalhöyük’te gördüğümüz üzere, daha neolitik çağda, yani MÖ. 7. ve 6. binlerde Anadolu halklarının başlıca Tanrısı olduğu gibi, Frigler’in de en önemli Tanrısı idi. Men de bir Anadolulu Tanrı olup büyük olasılıkla Luvi kökenlidir. Ona özellikle Frigya ile Lydia bölgelerindeki yerli halklar tapınıyordu. Helenler’in Ay Tanrısı dişi olup adı Selene idi. Bununla beraber aynı bölgelerde yaşayan Helenler de Men’e tapıyorlardı.

“Augustus Tapınağı’nda cephenin ve giriş yerinin Helen kutsal yapılarındaki gibi doğuya değil de, batıya dönük oluşu da burasının eski Anadolu geleneğine, yani Helenler’den önceki dönemlere ait bir tapınma yeri olduğuna işaret etmektedir…

 “Bizans çağında Augustus ve Roma Tapınağı’nı kiliseye dönüştüren Hıristiyanlar, cella’nın (ortadaki büyük odanın) güney duvarında üç pencere açmışlar ve cella ile opisthodomos’un (arka odanın) arasındaki duyan yıkarak orayı bir Krypta haline sokmuşlardır.” (Ankara Dergisi, s. 1. 1990)

Türkler, Augustus ve Roma Tapınağı’na hiç dokunmadılar; ona saygı ve hoşgörü göstererek Hacıbayram Camii’ni kilisenin hemen yanı başında inşa ettiler.

Kentin onarılıp güzelleştirildiği dönem olmuştur Roma dönemi. Hatta çılgın imparator Neron, Ankara’yı metropol yani başkent ilan etmişti. Bu döneme ait yazıt ve sikkelerde Ankara’nın başkent olduğu açıkça yazılıdır. Bir başka Roma İmparatoru Caracalla da, kenti çevreleyen surları onarmıştı.

Ankara Kalesi’nin eteklerinde bir bedesten ve iki hanın onarılıp müzeye dönüştürülmesiyle kazanılan çok değerli bir yapıda, taş devrine ait bulgulardan, anılan Roma dönemi kalıntılarına kadar pek çok eser sergilenmektedir. Müze şimdilerde Anadolu Medeniyetleri Müzesi olarak adlandırılıyor.

Makaleye Oy Ver
[Total: 1 Average: 5]

Mevzu Ankara

Ortak Konumuz #mevzuankara

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.